Anarşizm, sanıldığı
gibi illa ki ‘kargaşa’ demek değildir. Monarşideki ‘ark’ın, yani iktidarın,
yönetmenin, egemenliğin, hiyerarşinin değillenmesidir. Kuramsal anarşistler
olabildiği gibi, eylemsel anarşistler de vardı. (Sol ideolojilerden şu ya da bu
biçimde iktidara geçmeyen biricik odağın anarşistler olduğu belirtilmelidir ki
ikilemsel görünse de, bilimkurgu yazarı Heinlein gibi sağ anarşistler de
vardır.)
Anarşistler, 19. ve
20. Yüzyıl boyunca, çarlardan cumhurbaşkanlarına uzanan bir yelpazede, amacına
ulaşan bir çok siyasal suikast gerçekleştirdi. Temel amaçları, var olan tüm
iktidar biçimlerinin ortadan kalkmasını sağlamaktı. Ancak, eylemleri ters sonuç
yarattı. İktidar seçkinleri güçlerini arttırdılar, çünkü kitle şiddetten
çekindi ve üstlere (: dominantlara) boyun eğdi.
Bireysel terörün
devlet terörü yaratabilmesi gibi, devlet terörü de bireysel terör yaratabilir.
11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’nin bulunduğu İkiz Kuleler’in yok
edilmesi, ABD’nin devlet terörüne karşı kurumlaştırılmış ya da ileri derecede
örgütlenmiş bireysel terör ile gerçekleşti. Olaya dünya ülkelerindeki
insanlardan gelen tepkiler, milyonlarca kişinin bunu eğer yapabilseydi,
deneyeceğini gösterdi.
ABD 2. Dünya
Savaşı’nın bitiminden beridir dünyanın egemen gücü konumundaydı. 1945-1990
arasında ona karşısav olarak Doğu Bloğu vardı. Her iki taraf da, üçüncü dünya
ülkelerini kobay olarak kullandıkları ‘terör – karşı terör’ oyununu çok sevdi.
Aslına bakılırsa, bu oyunu tüm ülkeler sevdi. Filistinliler ve İsrailliler,
Orta Amerika’da her iki taraftan da savaşçıları ve teröristleri eğittiler. Onu
bırakın, aynı dönemde bir ABD ‘vassal’ı olan Türkiye bile, Çeçenistan’da,
Azerbaycan’da, Afganistan’da darbecilik oynadı. Tabii kimse ‘bumerang ilkesi’ni
hesaba katmadı. Yani, bazan silahınızın geri tepeceğini bilmeniz gerekir.
Yani, bu oyunda
masum ve masun yok. Çocuklar, kadınlar ve yaşlılar dahil... Cinayet yaşı ile
birlikte terörist yaşı da küçülüyor, Filistinli canlı bomba çocukları bir
düşünün. Leyla Halid 20. Yüzyıl’ın en önemli teröristlerinden biri olarak
tarihe geçti. Dünyanın tüm ordularını 60 yaş üstü subaylar yönetiyor...
11 Eylül 2001’de
resmen 5.000, gayrıresmen 50.000 kişi öldü ki bunlar global sömürü sisteminin
beyinleriydi. ABD, olayların sorumlusu olarak saydığı ülke olan Afganistan’da
şu ana dek 50.000’den çok sivil öldürmüş durumda... Burada bir adaletten söz
etmek mümkün değil.
Ortada açık olan
durumlar var: İslam dünyası, bir engizisyon dönemi yaşıyor. ABD global terörist
bir ülkedir. Afganistan halkı, Usame bin Ladin orada mukim olsa bile, 11 Eylül
2001’den sorumlu tutulamaz. 11 Eylül bir tanede kalmayacak ama yenilerini kestirmek,
ilkini kestirmek denli zor. Usame bin Ladin’i CİA yetiştirdi. Haçlı Seferleri,
cihad denli vahşidir. Şiddet, daha büyük şiddeti doğurur. ABD, İngiltere ve
Rusya’dan sonra, dünyanın en fakir ülkesine yenilen üçüncü en zengin ülke
olacak. 21. Yüzyıl ve üçüncü milenyum 11 Eylül 2001’de başladı.
Tüm bunların
ışığında anarşist kuram açısından 11 Eylül’e bir bakalım:
Eylem, makyavelist
ve neçayefist idi. Nihilistlerin bile bu işi yapmaya kalkışacağı kesin değil.
İmkansızı düşündü
ve başardı. ABD, tarihinde ilk kez evinde vuruldu, hem de çok noktada
yüreğinden...
ABD’nin tarihe
koyduğu duvarı deldi. Artık, en sıradan kişi bile ABD’yi iplemiyor. Yine de,
ABD’yi birkaç onyıllığına daha güçlendirdi. Eylem ertesindeki on ay boyunca
kimse ona itiraz edemedi.
Dinsel terörizmler,
11 Eylül’den önce de vardı, hatta ta Hasan Sabbah’tan beridir... O nedenle, bu
literatüre pek katkıda bulunmuş sayılmaz...
Tüm düşüngüler gibi
anarşizmin de kendini yenilemesi gerek. Örneğin, tarihe sıfır müdahalenin de
terörden büyük yıkımlar yaratabileceğini görmek gibi... Bugün var olan anarşist
ekollerin mensuplarının geneldeki ve dünyanın önde gelen 1.000 entellektüelinin
konuyla ilgili makalelerinin tamamını okuması gerek. Durumun bir imkansızlık
olduğu, beyinlerin düşünce üretemeyip abuksamasından belli...
Anarşizmin romantik
bir kuram mı olduğu, yoksa bir yaşam biçimi mi olduğu ikilemi 11 Eylül’den
sonra değillendi. Anarşist olmayanlar (örneğin vicdani retçiler) anarşist
olanlardan daha özgür bir dünya yaratabiliyor ve anarşistlerin kendileri
iktidardalaşabiliyorlar. (Bunun için bir örnek olarak, Türkiye’deki anarşist
dergilerin iktidarı için, anarşistlerin birbirlerine yaptıkları bir düşünülsün
yeter.)
Sonuç: Tarih bir
kez daha süreksizleşti. Bu kez bunu gerçekleştirenler anarşistler olmadı.
İçinde bulunduğumuz yeni yüzyıl, yeni yolların sürpriz biçimde açıldığı
başkalaşımlarla süreceğe benzer.
(8 Temmuz 2002)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder